BUGÜNÜ YAŞAYAMAMAK
* dün bugün ve yarın, hayat kalitesi *
Blogumu açtıktan sonra diğer yazımın nasıl olması gerektiğine tam karar verememiştim. Ve bugün kitaplarımı karıştırırken benim de bir zamanlar yaptığım hata olan ve hayatımızda önemli bir yeri olan dün, bugün ve yarın kavramları ile ilgili bir yazıya denk geldim. Bunun hakkında da yazmaya karar verdim.
Blogumu açtıktan sonra diğer yazımın nasıl olması gerektiğine tam karar verememiştim. Ve bugün kitaplarımı karıştırırken benim de bir zamanlar yaptığım hata olan ve hayatımızda önemli bir yeri olan dün, bugün ve yarın kavramları ile ilgili bir yazıya denk geldim. Bunun hakkında da yazmaya karar verdim.
HAYAT KALİTESİ İÇİN
Hayat, bir
insana has olan özel bir durumdur. Yani doğarız, büyürüz ve mutlak son olarak
veda ederiz dünyaya. İşte bu zaman zarfı oldukça değerli olan bir hayat
serüvenidir. Bu serüveni yaşarken de önemli olan bu zaman zarfını kavramak ve
doğru şekilde benimsemektir. Yani hayatı kaliteli bir şekilde yaşamak gerekir.
Peki, nedir hayatı kaliteli yaşamak? Bolluk içinde mi? Buna cevabımız elbette
'Hayır' çünkü hayatı kaliteli yaşamak demek dünden ve yarından korkmadan
arınmış halde bugünü yaşayabilmektir. Tabi ki bundan kasıt sadece anı yaşamak
olayı değil. Lakin geçmiş sıkıntısı, gelecek bunalımı ile gereksiz yere
bugünümüzü karanlığa boğmasını da engellemeliyiz.
BUGÜNÜ YAŞAMALIYIZ
Çünkü insan
ne dünde yaşayabilir ne de gelecekte. Olaylar ve durumlar sonrası pişmanlık
yaşanması olağandır lakin bunu sürekli kendimize hatırlatmamız bize hiç bir şey
kazandırmaz. İnsan hayatı kazanç indeksli olmalıdır. Yanlış anlaşılmasın bu
kazanç maddi değil 'benlik kazancı' durumudur. Aynı durum gelecek için de
geçerlidir. "İleri de ne yapacağım? Nasıl olacak?" gibi sorular eğer
ki içerisinde kuruntu barındırıyorsa bu gibi yalnızca düşünce eylemlerinde
bulunmak gelecek inşamızı da engelleyecektir. Geleceğin inşaası bugünümüzde
gerçekleşir.
ÖNLEM ALINIR AMA EYLEMLER İLE
Peki, biz
neden inşaata başlamadan, hiç bir harekete geçmeden, ileride ki ihtimal olarak
gördüğümüz depremi düşünüyoruz. Eğer olası olarak bir deprem görünüyorsa ona
göre önlem almak gerekmez mi? Ama önlem için de eylem gerekiyor, bunun da
farkındayız. O halde neden hiç bir şey yapmadan sadece ileriyi düşünüyoruz.
Harekete geçme zamanı artık.
Size bugün
okuduğum o metnin aynısını buraya geçiriyorum. Hasan El Basri adında İslam âliminin,
Emevi halifesi olan Ömer bin Abdüllaziz'e yazdığı bir mektuptan. Zamanın da
Hürriyet gazetesinde yayınlanmış. Konu ile alakalı gördüğüm için aktarmak
istedim. Mektuptan bir kesit
DÜN, BUGÜN, YARIN
"
Üzerine düşünürsem dünya üç gündür
Gitmiş olan
ve ona ümit bulunmayan gün
seninle olan
gün, onu ganimet saymalısın
onda diri
olup olmayacağını bilmediğin,
belki ondan
önce ölmüş olacağın gün.
Dün,
öğretici bir bilgin;
bugün,
ayrılma durumunda bir dost.
Ancak
kayboluşuyla seni üzen dün,
senin için
bilgisini bıraktı
Onu
kaybettiysen de onun yerinde olan sana ulaştı.
Dün, senden
uzun süreli bir yokluğa gitti.
Bugün ise
senden hızlıca ayrılıyor ve elinde de yarının emeli var.
O halde amelle,
çalışmayla ebediliği al.
Diri oldukça
arzularla aldanmayı bırak.
Sakın
yarının ve ondan sonrasının korkusunu bugüne taşıma"
(Alıntı:
Kendi Kutup Yıldızını Bul 2, s:75)
İşte aynen
bu şekilde dünde kaldı, gelecek hala inşa ediliyor, sen bugündesin ve korkular
olmadan yaşa ki yarın güzel olabilsin.
Esenlikle
kalın...
Yorumlar
Yorum Gönder